25 Ocak 2011 Salı

İş değiştirmek mi istiyorsunuz?

Sanırım çalışan herkesi ilgilendiren konu aşağıda, okyun, düşünün, eğlenin!

BÖLÜM 11----------ÇALIŞIRKEN İŞ ARAMA DURUMLARI
Herkes kariyerinin bir noktasında iş değiştirmek zorunda kalır. İş hayatına başladığı firmadan emekli olan insanların sayısı bugün yok denecek kadar az. İstifa etmediyseniz veya işten atılmadıysanız yeni bir iş bulmak için, çalışırken iş görüşmesine gitmek zorundasınız. İşten atılmayı ele almayacağım çünkü o zaman rahat rahat iş aramanız mümkün. İstifa etmek de, iş değiştirmeye karar verdi iseniz hatta yeni iş bulana kadar sizi geçindirecek paranız varsa bile, yeni iş bulmadan önce “uzmanlarca” tavsiye edilmiyor. Çünkü iş görüşmelerinde neden istifa ettiğinize karşı tarafı inandırmak bir problem oluyor. Bu sebeple, iş değiştirmek istiyorsanız çalışırken iş arama traji-komikliğine katlanmak zorundasınız. Bu konuda da saçma bulduğum şeyleri ve birkaç nacizane çözüm önerimi sizinle paylaşacağım.

Bir kere iş görüşmesine çağrılmak üzere sizi tabi ki mesai saatlerinde, siz iş yerindeyken ararlar. Çoğu zaman aksi gibi bu telefon geldiğinde gıcık olduğunuz ve güvenmediğiniz bir iş arkadaşınız, yöneticiniz ya da daha da kötüsü patronunuz yakınlarda olur. Siz telefonda ne söyleyeceğinizi bilemez, kem küm edersiniz. Ya rahat konuşmak için koridora tuvalete falan çıkar ve herkesi şüphelendirirsiniz ya da arayanla rahat konuşamayıp anlaşamazsınız. Ben sizi arayayım gibi cümleler kurmak şüphe uyandırır. Telefonda görüşmeyi kabul edip “aa tamam o saat olur, bir adres alayım” diye cümleler kurarsanız zaten çok sakat. Pek çok kişi tuvalete kaçıp konuşarak, iş yerinde şüphe çekme şıkkını seçer ki en azından “sevgilim aradı”, “eşimle özel bir konuşma yaptım” falan gibi pek yutulmayan cümlelerle geçiştirme şansı olsun.

Bu kaçınılmaz bir durum gibi görünebilir. Ama teknoloji çağında yaşıyoruz, çoğu insanın e-mail adresi ve istisnasız herkesin cep telefonu var. Hadi insanlar şahsi e-mailllerini çok sık kontrol etmiyorlar diyelim peki ya cep telefonu? İnternet üzerinden görüşmeye çağıracağınız kişilerin cep telefonlarına standart bir SMS mesajı göndermek gayet kolay ve mümkün. “Falanca firmadan iş görüşmesi için temasa geçtik, müsait olunca bizi arayın” mesajı çekilse insanlar da mesai saati içinde, ama müsait oldukları bir ara, arasalar daha iyi olmaz mı? Hem herkese telefon açmak, bulamayınca veya müsait olmadığı için görüşemeyince de tekrar aramaktan daha az masraflı ve daha kolay değil mi?

Hadi sizi aradıklarında müsait bir durumda idiniz veya bir şekilde o kısmı atlattınız. Bir başka önemli sorun da görüşme saatini ayarlamaktır. Çoğu firma iş görüşmelerini inatla mesai saatleri içinde hem de en olmadık saatlerde yapmak için ısrar etmektedir. “ Ama ben çalışıyorum, görüşmeye iş çıkışı veya cumartesi gelsem” talebinizi, “malasef uygun başka saat yok” diye geri çevirir ve sizi ya o saatte gitmeye ya da bu işi gözden çıkarmaya zorlarlar. Ancak burada mantıksal bir çelişki mevcut. Firmalar işten atılanlara pek sıcak bakmıyorlar, özgeçmişinde istifa ettiğini yazanlar da pek hoş algılanmıyor. Yani sebebi ne olursa olsun işsizse görüşmeye çağrılma şansı, çalışan bir kişiden çok daha az. Çevremizdeki pek çok işsiz tanıdığım, başvurduğu ve özelliklerine uyan iş ilanlarının çok azına çağrıldığını söylüyor, kendi çalıştığım firmalardan da mevcut bir işi olanların daha sıcak karşılandığını biliyorum. Bunun altında yatan sebep “bize iyi bir personel lazım, bu kişi de bir iş yerinde halen çalışıyor demek ki iyi”, ama işsizse “işe yaramaz biri olma ihtimali yüksek” düşünceleri. Hadi bunları doğru veya yanlış kabul ettim diyelim, ee madem öyle zaten çalışan birini işe alacaksın ne diye illa da mesai saatlerinde ısrar ediyorsun. Ya da en azından mesai saatlerinde çağıracaksan niye en az iki alternatif tarih söylemiyorsun? Senin istediğin saatte adamın önemli bir toplantısı var ve bunu söylüyorsa ne olacak? Şimdi sırf nasıl sonuçlanacağı belli olmayan bir iş görüşmesi için adam işini ekip seninle görüşmeye gelse, bu adamın iş ahlakından ve ciddiyetinden şüphe etmen gerkemez mi? Kendi çıkarı için halen çalıştığı iş yerinde, önemli bir işini ekip görüşmeye geliyor. Valla ben o adamı işe almam, yarın benim iş yerimde bütçe toplantısının yapılacağı gün “annemi hastaneye kaldırdılar” yalanı ile işe gelmeme ihtimali de var. Bugün sana yarın bana hesabı. Bence mantıklı olan, çalışan birini iş görüşmesine çağırıyorsanız ve illa mesai saatlerinde olsun istiyorsanız en az iki farklı tarih önermektir. Ancak işsizin bol, iş ilanlarına başvuranın tonla olduğu ülkemizde, bol başvurudan şımarmış insan kaynakları yetkilileri olaya pek böyle yaklaşmazlar. “Gelemezse gelemesin, onun problemi, bu işi istiyorsa söylediğim saatte gelmek zorunda, ben her görüşmeye gelenin keyfini yapamam ya” diye düşünürler. Bu sebeple pek çok çalışan da gerçekten istediği bir iş ise ne yapıp edip “buyurulan” tarih ve saatte görüşmeye gitmeyi kabul eder.

İkinci ve en zor aşama iş görüşmesi için iş yerinizden izin almaktır. Bunun için genel temayül hatta tek uygulama “yalan söylemektir”. İşte, iş hayatında en katlanamadığım sahtekarlıklardan biri daha. Şimdi bir iş yerinde çok mutsuz olduğunuzu düşünün, ki düşünmeye hacet yok pek çoğumuz öyleyiz, ve iş değiştirmek istiyorsunuz. Size çok az maaş veriyorlar, terfi isteğiniz reddedilmiş, prim ya da ikramiyeleriniz mali durumdan verilmemiş, yöneticiniz size çok kötü davranıyor gibi binlerce sebepten biri ya da birkaçına sahipsiniz. Sizin başka bir iş arayacağınız gün gibi açıktır. Yani bunu düşünemeyen yönetici bence akılsızdır. Ya da iş yerinde pek de probleminiz yok ama beş altı yıldır aynı firmada çalışıyorsunuz ve artık tıkandınız ve yine “uzmanların” tavsiye ettiği gibi bir iş değişikliği ile kariyerinize biraz ivme kazandırmak istiyorsunuz. İnsan kaynakları hakkında ahkam kesen pek çok yayın ve uzman da bir iş yerinde verimli olarak geçirilecek sürenin beş altı yıl arası olduğunu bundan sonra iş körlüğü, verimli olamama ve motivasyon düşüklüğü olduğunu söylüyor. Yani iş yerinde mutsuz olmasanız bile illa ki bir gün yeni bir iş arayacaksınız. Şimdi siz bu sebeple izin almanız gerektiğinde niye gidip açık açık yöneticinize veya patronunuza “efendim ben yarın iki saat izin rica ediyorum, bir iş görüşmesine gideceğim” diyemiyorsunuz? Halbuki bu cümleyi söyleyince yüzünüze mel mel bakan yöneticinize “biliyorsunuz burada falanca filanca sebeplerden dolayı mutlu değilim, o sebeple yeni iş arıyorum, bir yerden de görüşme talebi geldi oraya gideceğim, herhalde bunu zaten bekliyordunuz” veya “biliyorsunuz burada bir sıkıntım yok ama yedi yıldır bu firmada çalışıyorum artık oldum, yeni iş bulmam lazım” diyebilmeniz lazım. Çünkü gerçek sebep bunlar. Ama bunu söyleyemiyoruz. Neden? Çünkü gerçeği söylersek o zaman iş arayan bir kişi olarak firmada direkt casus muamelesi görmeye başlar ve kısa sürede de “sen istifa edemezsin biz seni atarız” egosu ile kapının önüne konulmaya aday olursunuz. Gideceğiniz iş görüşmesinde kabul edilirseniz ne ala, ama ya kabul edilmez ve ondan sonra altı ay boyunca sizi hiçbir görüşmeye çağırmazlarsa ne olacak? Dolayısı ile bu riskleri göze alamaz ve herkesin yaptığı gibi yalan söylersiniz. Peki pek değerli insan kaynakları uzmanları buna niye bir çözüm getirmiyor. Her mevzuuda profesyonellikten ve görüşmelerde dürüstlükten dem vuran uzmanların iş görüşmesine gitmek için mevcut iş yerinden nasıl izin alınacağına dair neden bir önerileri yok? Nedense bu konu üzerinde hiç durulmaz, adı konulmasa da izin almak için akla en yakın yalanı söyleyerek bunu halledeceğiniz düşünülür. Halbuki bence insanın çalışırken iş aramasında ve kariyerinde bir gelişme sağlamasındaki en önemli engel iş yerinden izin alamamasıdır. Pek çok iş yerinde, gerçekten hasta olduğunuz ve bunun herkesçe algılandığı günlerde bile ertesi gün için izin almanız veya gayet mantıklı ve gerçek sebeplerle bir özel işiniz için izin istemeniz bile sorun yaşatırken aslında gizli gizli bir iş görüşmesine gitmek için uyduruk bir sebeple izin istemek her babayiğidin harcı değildir. Söz gelimi doktora gideceğim diye izin almaya kalkarsanız mutlaka neyiniz olduğunu, ne doktoruna gideceğiniz hatta nereye gideceğiniz bile sorulur. Sizinle ilgilenmek maksatlı soruluyormuş havası verilmesine rağmen, bunları sormaktaki tek maksat yalanınızı yakalamak ve sizi zor duruma düşürmektir. Siz “efendim yarın doktora gitmek için iki saat izin rica ediyorum, saat birle üç arasında” dersiniz, yöneticiniz önce “aa neyin var” diye sorar. Önce ona mantıklı bir hastalık bahanesi uydurmak zorunda kalırsınız, genelde görünüşle anlaşılmayacak hastalıklar; böreklerim ağrıyor, midem çok rahatsız ya da dişim ağrıyor gibi bir şey seçilir. Yöneticiniz daha detaylı sorar “aa benim de aynı rahatsızlığım var hangi doktora gideceksin?” Hadi buyrun buradan yakın, şimdi bir yalan daha söylemeniz gerekli. Bu sebeple mümkünse daha önce gittiğiniz ve o hastalığın gerçekten uzmanı olan bir doktoru söyleyin ki ilerde başka başağrısına sebep olmasın. Sorgulama bununla bitmez, hastalığınıza ve doktora gideceğinize inanmış gözükse bile yöneticiniz yine sorar “ama o saatlerde olmaz, biliyorsun burası çok yoğun, haftasonu veya akşam niye gitmiyorsun?” Şimdi de neden gün ortasında gitmeniz gerektiğine dair bir yalan söylemeniz gerekir. Artık ver elini hayal gücü, doktorun randevu saatlerinde yoğunluk olduğu, bir tek o saatlerde orada olduğu vb birşeyler uydurulur. İnanmaz gözlerle size bakan yöneticiniz zor bela “peki ama çabuk dönmeye çalış” derse ne ala. Demezse zaten başınız belada. İzin almak konusunda tek atışta başarılı olmak istiyorsanız, benim size tavsiyem fazla detaya gerek olmayan ve kesinlikle belli bir saatte belli bir yerde olma zorunluluğu veren yalanları söylemenizdir. Örnek veremeyeceğim çünkü benimkiler gerçekten çok özel, şimdi bu kitabı okuyan eski yönetcilerimin “yuh bu da mı yalandı” diye arkamdan küfretmesini istemem doğrusu. Bu sebeple örnekleri sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Ama bizi bu hallere sokanlar utansın!

Diyelim ki izin almayı başardınız ama görüşmeye gideceğiniz gün ofiste bunu nasıl belli etmeyeceksiniz? Kabul edeceğiniz gibi bir iş görüşmesi için ofisten en fazla yarım gün izin alınır, genelde de iki üç saatlik izinlerle idare edilir. Bunun anlamı iş görüşmesinin olacağı gün, görüşmeden önce veya sonra mutlaka belli bir sürede ofisinizde olacağınızdır. Şimdi, iş görüşmesine giderken kuaförü ziyaret etmiş saçlar, iyi bir makyaj ve en iyi takım elbiseniz ile gitmeniz şarttır. Bu konuda erkekler daha şanslı, onlar her zaman koyu renkte bir pantolon ceket giyip her gün traş olduklarından daha az dikkat çekerler. Ama bayanların en iyi takımları, fönlü saçları ve harika makyajları ile ofise geldikleri bir günde değil yöneticisi, hiç kimse onun doktora falan gideceğine inanmaz. İş görüşmesine en “cool” halinizle gitmeniz şart, peki bunu ofiste nasıl belli etmeyeceksiniz? İşte iş hayatının, insanı çileden çıkaran, uğraşılması ve insanı kendinden tiksindirecek çözümler bulmasına sebep olan sorusu budur. Benim kişisel tavsiyem biraz teçhizat gerektiriyor. Eğer özel arabanız varsa çözümü basit. İş görüşmesine giyeceğiniz takımın sadece altını giyin, üstünü alakasız, hiç uymayan hatta paspal görünecek bir üstle tamamlayın, ayakkabı olarak da en gündelik olanlarını tercih edin. Saçlarınızı fönletseniz bile hafif toplayın ki belli olmasın. Makyajınızın ise sadece bir kısmını yapın, yani fondoteninizi sürün. Takımınızın ceketi, iyi ayakkabılarınız ve makyaj çantanız arabanızda dursun, görünüşü değiştirme işini arabanızda yapın. Ofise geri dönecekseniz de makyajınızı silip, paspal üstünüzü giymeyi ve ayakkabılarınızı değiştirmeyi unutmayın. Özel bir aracınız yoksa teçhizatınızı içini göstermeyen bir çantaya koymanızı ve çaktırmadan giderken onu da almanızı öneririm. Kendinizi değiştirme faslı için en yakın Mcdonald restaurantı veya uygun bir yeri de gözünüze kestirin. Bunları yapacak mekan ve zaman bulamıyorsanız mecburen iş görüşmesine gideceğiniz formatta ofisinizde arzı endam etmeniz gerekir, ki bu durumda da bu kadar hoş görünmenizi gerektirecek bir yalan uydurup, akşam bir yemeğe gideceğinizi falan söyleyebilirsiniz. Ama unutmayın ilk görüşmeye giderken ofisinizde dikkat çekerseniz ikinci görüşme için izin almanız hayli zor olacaktır. Yaaa, bir de ikinci görüşme var tabi.

İlk görüşmeyi kazasız belasız atlattınız ve ikinci görüşmeye de çağrıldınız diyelim. Bu aradan uzun bir zaman geçtikten sonra oluyorsa ne ala, ama bir hafta sonra tekrar izin almanız gerekirse ne yalan söyleyeceksiniz? İşte herşey yeniden başlıyor, gene uygun yalanı bulma, gene yöneticiniz karşında tek kişilik bir oyun sergileme, gene giyim problemi. İnsan bu kadar stresi nereye kadar kaldırır? Hele bir de sıkı bir iş arama faaliyetine girdiğinizi aynı anda birkaç ilana başvurduğunuzu ve aksi gibi çoğunun da birbirine yakın tarihler de sizi görüşmeye çağırdığını düşünün. İzin almak tam bir kabusa dönüşecektir. İşte bu yüzden, çalışırken iş aramanın aslında pek de mümkün olmadığına ya da pek hayırlı sonuçlanmayacağına inanıyorum. Görüşmelere gidebilseniz bile, iş aradığınızı çakan yöneticiniz veya bunu ortama yayan bazı ofis arkadaşlarınız yüzünden “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma” durumunu yaşayabilirsiniz. Gittiğiniz görüşmelerin iş teklifine dönüşmesi olmazsa iyiden iyiye yandınız. Benim bünyem bu kadar stresi kaldırmaz diyorsanız ya istifa edip iş aramayı, ya da iş görüşmeleri yoğunlaşınca istifa etmeyi göze alacaksınız. Ancak çalışırken iş arayan, bir firmada çalışırken diğerine rahatlıkla ve sorunsuz geçebilen, iş görüşmelerine çaktırmadan gitmeyi başarabilen kişileri kutluyorum. Yalan söyleme becerilerinin, hayal güçlerinin, sinir katsayılarının ödüle layık olduğunu düşünüyorum.

Bunu başarı ile hallettiğinizi ve bir firmada çalışırken bir başka firmada iş bulduğunuzu, görüşmelere rahatlıkla gidip sonunda işi kaptığınızı farz edelim. Son bir sorun daha var, adına “ihbar süresi” deniyor. Eğer çalışırken bir iş buldu iseniz, mantıksal olarak bu en azından ikinci işiniz olacaktır. Zırt pırt iş değiştiren biri değilseniz, ki bu da uzmanlarca çok ayıplanan birşeydir, son iş yerinde en az iki yıldır çalışıyor olmalısınız. Bu durumda ihbar süresiniz 6 haftadır. Hadi biraz daha az çalıştınız da yasal ihbar süreniz 4 hafta. Gene de durumunuz pek parlak sayılmaz. İhbar süresi, işvereni kötü niyetli çalışandan korumak maksatlı çıkarılmış birşey. Yani bir yerde çalışırken bir anda başka bir iş bulup kaçıp gitmenizi ve işvereni belki de zarar ettirecek şekilde ortada bırakmanızı engellemek için konulan bir süredir. (Tabi aynı şekilde işverenin çalışanı işten çıkarmadan önce yeni bir iş bulsun diye bilgilendirmesini de sağlamaktadır, ama konumuz istifa olduğu için sadece bu açıdan ihbar süresine bakacağız.) Siz işten ayrılacağınızı, belirtilen yasal süre öncesinden haber verirsiniz ki işveren de bu süre de siz çalışmaya devam ederken, yerinize birini bulsun veya işlerinizi birine devrettirsin ve işler ortada kalmasın. Bu gayet mantıklı gelen bir açıklama ama mantıksız olan şey genelde uygulamada böyle medeni olunamamasıdır. İşini değiştiren pek çok kişi ayrılmayı planladığı iş yerinden nefret etmekte ya da bazen orada gerçekten kötü şeyler yaşamakta olabilir. Bu kişinin istifa etmesinden sonra orada bir ya da birbuçuk ay daha kalması ve işlerini eski performansı ile yapması pek de insanoğlunun tabiatına uygun değildir. Adam ordan ayrılmaya karar vermiş, başka iş bulmuş, artık sallar mı o iş yerini, kendine sıkıntı veren işleri yapar mı? Yapacağını düşünmek de biraz hayalcilik değil mi? Hadi diyelim o çok profesyonel düşünüyor ve ayrılacağı güne kadar aynı şekilde çalışmaya niyetli, öte taraftan pek çok firma işe başlatacağı personeli o kadar süre beklemeye pek hevesli olmaz. Zaten yeni birini işe almaya kalkışan firmanın, iş ilanı, iş görüşmesi ve karar verme ile kaybettiği ciddi bir süre söz konusu iken bir de seçtiği personelin bir ay sonra işe başlamasını bekleyebilir mi? Kaç firma bekler? Bu da ayrı bir sorun olur size, yeni işe kabul edilmeden şimdiki işinizde istifa veremezsiniz, öbür iş olur olmaz da en kısa sürede gelmeniz istenir. Tabi bunun çözümü eğer bedavaya çalışmayı veya cebinizden para vemeyi göze alıyorsanız istediğiniz vakit çıkıp gitmenizdir. İhbar süreniz dolmadan işten ayrılırsanız, işvereniniz içeride alınmamış maaşınız varsa o paradan kesmek, yoksa sizden ihbar süresine karşılık gelen meblağ kadar ihbar tazminatı tahsil etmek yoluna gidecektir. Bedavaya çalışmak veya ayrılırken üstüne para vermek her çalışanın kanına dokunan bir hadisedir. Bu sebeple ihbar süreleri karşılıklı kavga ve tehditler, çeşitli yalanlar ve entirikalar ile halledilir. Çoğu zaman çalışan kişi ihbar süresini doldurmadan ve en az mali zararla kaçmayı başarır. Ne diyeyim, helal olsun. Ama benim sözüm onları ihbar süresini bekleyemeden işe alan firmalara; “bu personelin yarın sizin firmanızdan aynı şekilde kaçmayacağını nereden biliyorsunuz?” Değil mi ama? Uyumayalım lütfen, iş dünyasının profesyonellerinden, ihbar süresi uygulamalarına akılcı ve makul çözümler getirmelerini bekliyorum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

AYNISINI ŞU ANDA YAŞIYORUM VE BEN RİSK ALIP DÜRÜST DAVRANCAM VE İŞ GÖRÜŞMESİNE GİDECEĞİMİ SÖYLEYECEĞİM.TEŞEKKÜRLER