25 Ocak 2011 Salı

İnsan kaynakları mı böğğğ!

Kitabımdan seçtiğim bir bölüm daha var aşağıda. Bu bölümü okumadan önce bilmeniz gereken şey insan kaynakları uzmanlık sertifikasına sahip olduğum ve kariyerimin bir bölümünde insan kaynakları yöneticisi olarak çalıştığım. Yani acımasızca yaptığım işi değerlendirmiştim.

BÖLÜM 12----- İNSAN KAYNAKLARI NEDEN SEVİLMEZ
Çalıştığı firmadaki insan kaynakları departmanını seven, veya bir departman yok da sadece bir insan kaynakları görevlisi varsa, onu seven kaç kişi var aranızda? Aşağı yukarı hepinizin insan kaynaklarında çalışan en az bir kişi ile dalaştığınızı ve genel olarak da orada çalışanları pek sevmediğinizi düşünüyorum. İnsan kaynaklarında çalışan birileri ile samimi arkadaş olanların da biraz menfaatlerini düşündüklerinden kuşkulanıyorum. Tüm bunları genelleştirdiğimin farkındayım ama çoğunluk mantığından yola çıkarak yaptığım için istisnalar lütfen bana kızmasınlar. Ben de insan kaynakların departmanında çalıştım, hem de çalıştığım firma için departmanın en tepesi olarak. Bu yüzden insan kaynaklarında çalışanları da onlara uzaktan bakanları da anlıyorum, madalyonun her iki yüzünü de görebiliyorum. Bu sevilmeme hadisesinin biraz kökenine inmek istiyorum.

Öncelikle birden fazla çalışanın olduğu bir insan kaynakları departmanına sahipseniz, kurumunuzda oldukça kalabalık bir yer demektir. Bu çalışan topluluğunun maaş, prim, ikramiye, performans değerlendirme, terfi vb tüm önemli mevzuları insan kaynaklarından geçer. Bazı firmalar bu konuda gerçekten profesyoneldirler ve bu konular genelde insan kaynakları departmanı ile birlikte çalışarak halledilir. Yani çalışanlar bizim hakkımızda olmuş ve olacakları biliyor diye insan kaynaklarına pis pis bakmakta haklı olabilirler. Bazı firmalarda ise herşeye bir iki kişi, ki bunlar patron, genel müdür ve bir iki yüksek düzey yönetici olabilir, kendi aralarında karar verir ve insan kaynaklarına sormazlar bile. Dolayısı ile insan kaynakları sadece karar verildikten sonra uygulayan grup olur ve aslında diğer çalışanlar kadar olaylardan habersiz durumda olurlar. Durum hangisi olursa olsun, çalışanlarla ilgili verilen kararların uygulaması insan kaynakları vasıtası ile olduğundan tepkilere maruz kalan grup hep onlar olurlar. Maaşlara zam yapılmadıysa, prim dağıtılmıyorsa, kıyafet yönetmeliği değişti ise, servislerle ilgili değişik bir uygulama yapılıyorsa vb , çalışanların itiraz ve yakınmaları hep insan kaynaklarına gelir. Çoğu zaman unutulan husus, orada çalışanlarında diğerlerinden farklı olmadığı, aynı imkan ve zorluklara sahip olduğu ve alınacak her karardan diğerleri igibi etkilendiğidir. Yani onlar da sizin gibi sadece kurbandırlar. Üstelik daha da beteri, aynı uygulamalar için kurban olmalarına rağmen onlar sizin gibi yakınma şansına sahip değillerdir, daha da kötüsü verilen kararların doğruluğuna veya sebeplerine sizi ikna etmek ve kabul ettirmekle sorumludurlar. Bu da yetmiyormuş gibi, bunu yaparken sizin motivasyonunuzun düşmemesini, kurum sadakatinizin azalmamasını sağlamak gibi de görevleri vardır. Ama bu ne derece mümkündür lütfen kendinize sorun. Diyelim ki maaş zamları beklenenin ya da genelde olanın çok çok altında oldu, insan kaynakları da bunu duyurdu. İnsan kaynaklarına gidip, konu ile ilgili gördüğünüz kişiye bunun sebebini sorup, bu parayla nasıl geçineceğiz diye dert yanıyorsunuz. Karşınızdaki kişi size “yahu kardeşim patron istedi biz de öyle yaptık, ben ne yapayım, benim de zammım aynı şekilde” diyemiyor ki, zavallım “bakın firmamız bu sene şöyle yatırımlar yaptı, ekonomik durum malumunuz” vs diye başlamak zorunda. İnsanın kendinin bile inanmadığı yalanlara başkasını inandırması nasıl zor birşeydir, biliyor musunuz? İnsan kaynakları departmanın da çalışmadı iseniz, tabi ki bilmiyorsunuz. Size iş yerinde mutlaka ceket giymeniz gerektiğini, açık ayakkabılarla işe gelemeyeceğinizi söyleyen kişinin de ceket giymekten nefret ettiğini, evinde iş yerinde giyemediği için hayıflandığı pek çok açık ayakkabısı olduğunu bilseniz arkasından saydırmaktan vazgeçer miydiniz? Söylemeye çalıştığım şey şu; çoğu durumda onlar da sizin gibi insanlar ama sistem içindeki görevleri, sizin gıcık olduğunuz uygulamaları size duyurmak ve yürürlüğe sokmak. Bu sebeple itiraz etme şansları pek yok. Onlara fazla yüklenmeyin, inanın sizden daha mutsuzlar. Eski bir insan kaynakları uzmanı olarak bu mutsuzluğun, kariyer değişikliğime bile sebep olduğunu söyleyebilirim. Çalışanların sizi sürekli yönetimin veya patronun adamı olarak, yönetimin de sizi sürekli çalışanları savunan ve masraf çıkaran biri olarak görmesi, her iki taraftan da sempati görmemek pek hoş değil.

İnsan kaynaklarında çalışanları bu kadar savunmak yeterli sanırım. Şimdi bir de gerçekten sevmemenize sebep olabilecek durumlar üzerinde durmak istiyorum. Bir kere idda ediyorum ki insan kaynakları uydurulmuş bir meslektir ve bence ihtiyaçtan değil işgüzarlıktan ortaya çıkmıştır. Görevlerinin ve sorumluluklarının neler olduğunu gayet iyi bildiğim için bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. İnsan kaynaklarının görevlerinden bazılarını saymak ve neden gereksiz olduklarını açıklamak istiyorum.

Bir kere bu departmanın en saçma bulduğum görevi çalışanların motivasyonunu sağlamaktır. İster kalabalık bir firmada ister küçük bir işletmede çalışın, insan kaynaklarının sizin motivasyonunuzu sağlaması mümkün değildir. Motivasyonunuzu bozan ya da azaltan sebepleri düşünün. Mesela yöneticiniz ile geçinemiyorsunuz, sizin başka bir departmana geçmenizi, yöneticinizi değiştirmeyi ya da onunla sizi bir araya getirip bir hakem gibi sorunu çözmeyi deniyorlar mı? Hayır! Ya da iş yerinin bazı koşullarından memnun değilsiniz bunları düzeltiyorlar mı? Çoğunlukla hayır! Özel yaşamınızdaki bir problemden dolayı mutsuzsunuz, bu işinize de yansımaya başladı, bırakın yardım etmeyi, acaba bir sorununuz mu var diye bile soruyorlar mı? Hayır! Bunları ofiste yapabilecek, dertlerinize çözüm bulabilecek biri varsa o da genelde yöneticiniz olur. Ancak çoğu zaman böyle bir yönetici ile çalışma şansınız da olmaz. Dolayısı ile sizin motivasyonuzu etkileyen konulara insan kaynakları hiçbir şey yapamaz. Tabi onlar da motivasyonuzu artırmak için çeşitli aktiviteler yaparlar. Toplu halde şirket çalışanlarını sinemaya, tiyatroya götürmek, şirket yemekleri ve piknikleri düzenlemek vs. Ama insanın iş yerindeki motivasyonu bu tip şeylerle kandırılacak cinsten değil, hadi kabul edin. Cuma günü yöneticiniz ile gerginlik yaşayıp, Pazar günü şirket pikniğine gidince, üstelik pikniğe gitme mecburiyeti yüzünden evdeki işlerinizi de yapamayınca motivasyonunuz ne durumda oluyor? Pek iyi değil sanırım. Yok kardeşim motivasyon piknik, tiyatro falanla düzelmez, boşuna uğraşmayın.

İnsan kaynaklarının görevlerinden biri de çalışanlarla şirket yönetimi veya kısaca patron arasındaki iletişimi sağlamaktır. Bunun Türkçe’si şu, yönetimin buyurduklarını çalışanlara duyurmak. Ayrıca çalışanların kendi aralarındaki iletişimi de sağlamak, yani kavga eden olursa ayırmak, onları ıvır zıvır aktivitelerle bir araya getirip birbirlerini daha çok görmelerine ve birbirlerinden daha çok bezmelerine sebep olmak. Bunları çok gerekli bulanınız var mı?

Bir başka işleri performans değerlendirme ve kariyer planlama konularında çalışmaktır ki, bunları ne kadar anlamsız bulduğumu geçtiğimiz bölümlerde zaten anlatmıştım (bknz bölüm 8-9).

Aklınıza insan kaynaklarının görevleri olarak başka neler geliyor? Mesela eleman seçme yerleştirme derseniz hemen size onların aslında gelen özgeçmişleri ayıklayıp ön görüşmelerde adayların tiplerine baktıklarını ve asıl seçimi adayın çalışacağı departman yöneticisi ve bir başka üst yöneticinin yaptığını söylerim. Personel özlük işlemleri derseniz, insan kaynakları uzmanlarının çoğunun özlük işlemlerini pek bilmediğini, bu işleri ya departmanda sırf bu işi yapan kişilerin ya da çoğu zaman muhasebeden birilerinin yaptığını hatırlatırım. Eğitim derseniz, şirket eğitimlerinin şirket dışından getirilen eğitmenlerce veya bu eğitim şirketlerine giderek yapıldığını, insan kaynaklarının sadece kayıt işlerini yaptığını söylerim, ki bunu eğitime gidecek personel de veya departmanlarının yöneticisi de yapabilir. Hangi eğitime gidileceğine zaten yöneticiler karar vermekte bunu insan kaynakları tek başına seçmemektedir. Kısaca onların yaptığı pek çok işin sadece kırtasiye kısmını yapmakta olduğunu, geri kalanların da aslında uydurma ve gereksiz şeyler olduğunu idda ediyorum. Hatta insan kaynakları ile uğraşan kişilerin şirket içinde önemlerini artırmak ve saygınlıklarını artırmak için yeni kavramlar, yeni uygulamalar uydurduğunu böylelikle kendilerini daha önemli hissettiklerini düşünüyorum. İnsan kaynakları gazetelerinin ilk sayfalarındaki makale ve haberleri okuyun, internetteki insan kaynakları sayfalarındaki yazılara bir göz gezdirin, oralarda adı geçen kavramların pratikte sizin için ne ifade ettiğini, şirketinizde uygulanıyorsa nasıl uygulandığını ve uygulanacak olursa nasıl olacağını düşünün ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Başta insan kaynaklarına karşı empati yapmanızı ve aslında yönetimin karar verdiği konularla ilgili onlara fazla yüklenmemenizi söylemiştim. Bu konudaki fikrim ayrı olmakla birlikte insan kaynaklarını neden sevmediğinizi anlıyorum, itiraf edeyim artık ben de sevmiyorum.

Hiç yorum yok: