19 Kasım 2010 Cuma

Yeniden

Aslında, bu mutluyum, harikayım, bakın ne güzel geziyorum, nerelere gidiyorum, ne okuyor ne yiyorum tarzı yazıların (ki bunlardan benim de yazmışlığım vardır) beni biraz rahatsız ettiğine karar vermiştim. Artık sinirime dokunmaya başlayan pek çok şey gibi bunu da annemin ölümünden sonra hayat sevincimi kaybetmeme ve her şeyi boş bulmama bağladım. Ancak bu ruh halinden de artık sıkıldığım ve eskiden olduğum kişiye dönme kararı aldığım için yeniden yazmaya başlamalıyım diye düşündüm. Bazılarının yaptıkları hala sinirime dokunsa da eskiden bu tarz yazılar sayesinde yeni yerler keşfettiğimi, bazı seçimler yaparken referans aldığımı ve genelde de memnun kaldığımı da hatırlayınca bu haftanın listesi şöyle oluşuverdi:
1-Kesinlikle okunmalı diye tavsiye edeceğim kitaplar Suzanne Collins’in “Açlık Oyunları”- “Ateşi Yakalamak”- “Alaycı Kuş” üçlemesi. “Ben Efsaneyim” ya da “Tanrı’nın Eli” tarzı felaketler sonrası yeni bir dünyada yaşam, hayat mücadelesi gibi konuları işleyen filmlerden hoşlanıyorsanız bu kitapları da seveceksiniz. Dünyadaki yaşamın bir hayatta kalma mücadelesine dönüşürse siz neler yapabilirsiniz, güçlü ve zayıf yönleriniz neler, sizi hayatta tutacak becerileriniz var mı? Bunları düşüneceksiniz ki ben bunları düşünmeyi çok da fantastik bulmuyor bir gün yüzleşebileceğimi sanıyorum. Yeni bir dünya savaşı, çok büyük depremler bu ortamı yaratmaya yeter de artar bile.
2-“Cariyenin Kızı Mihrimah” kitabını da bitirdim ama çok beğenmedim, yine de tarihi roman sevenlere ilk kitap olan Hürrem Sultan’ı tavsiye ediyorum. Karıştırdığım kadarı ile daha cezp edici ben de onu alacağım.
3-Alıp okuyalı hayli oldu ve çoktan bazı arkadaşlarıma tavsiye etmiştim ama hala yeni çıkanlar standında durduğu için “Küçük Aptalın Büyük Dünyası Pucca Günlük” kitabını da tavsiye edeceğim. Çok güleceğiniz garanti ama biraz edepsiz olduğu konusunda uyarmalıyım.
4-Çok uzun zamandır sinemaya kendim için gidemediğim, kızımı götürdüğüm filmler de sizi cezp etmeyeceği için alıp evde seyrettiğim ve şu anda kitapçılarda standlarda duran fimlerden bahsedebilirim. “Robin Hood” ve “Yalanın İcadı” fimleri çok kötü, “Çılgın Bir Gece” tam evli çiftlere göre bir komedi, “İlişki Durumu: Karmaşık” orta yaşlarda değilseniz biraz sıkıcı, “Repo Man” fena değil denecek bir aksiyon.
5-28 Kasım’a kadar İçerenköy Carrefour otoparkında olacak, sonra da Maçka Küçükçiftlik parkında devam edecek Medrano Sirki’ne bayram öncesi kızımı götürdüm. Daha önce de iki kez sirke gitmişliğim vardı. Bu kez nedense sirklerden nefret ettim. Akrobatları falan seviyorum da hayvanlı gösteriler ilk kez bu kadar kanıma dokundu. Hayvan terbiyecileri zalim, hayvanlar bıkkın ve olayın tamamı canice göründü gözüme. Palyaçoları bile kötüydü. Çocuklarınızı götürmeyi düşünüyorsanız tavsiye etmiyorum. Yetişkinlerin tek başına gitmesine de (erkek arkadaşı ile gelen tipler gördüğüm için söylüyorum) hiç anlam veremiyorum.
6-Pek çok İstanbullu zaten biliyordur ama bu bayram tekrar gittiğim için ara sıra Hidiv Kasrı’na gitmenizi tavsiye ediyorum. İçeride açık büfe yemek hem lezzetli hem de makul fiyatlara, dışarıda pastane, cafe kısmı da öyle, servis de iyi. Kasrın etrafındaki orman şahane, çocuklar için oyun parkı var, hele güneşli bir günde gitmeyi başarırsanız daha da memnun kalacaksınız. Biz bayramın 2.günü tam 4 saat harcadık bunun 3 saati gidiş dönüş 1 saati ise Hidiv Kasrı’nda yemek ile geçti, siz trafiğin kötü olmadığı bir gün gidin derim.
7-Hidiv Kasrı’na giderken eşim benim güçlü yön duygumu ve görsel hafızamı dikkate almayıp ısrarla kafasının dikine gittiği için kendimizi Yalıköy’de bulmuştuk. Durup oturacak vaktimiz olmadı ama benim çok hoşuma gitti, bir sonraki sefere gidilecek yerler listesine ekledim, size de tavsiye ederim. Özellikle boğaz köylerini seviyorsanız.

Hiç yorum yok: