18 Aralık 2008 Perşembe

İşsizlere Acımayın


Başlığım size acımasızca gelebilir, ama okuyun siz karar verin. Herşeyden önce sözüm gerçekten iş arayan ve mesleği ile ilgili bir iş bulamayanlara değil. Ya da dört yıllık üniveriste okuyup, üstüne master yapıp bir de aile geçindirme derdi olanlara 1000 ytl maaş teklif edildiğinde işi kabul etmek istemeyenlere bile kızmam, çünkü haklılar. Benim kızdıklarım vasıfsız olan, aslında çalışmaya ihtiyacı olan, para kazanmak isteyen ama bunun için çalışmak istemeyenler. Öylesi de mi var demeyin, bu konuda bir dokun bin ah işit durumundayız.
Eşimin kendi ofisi var, tek başına çalışıyor ve bu ofiste ona sekreterlik, asistanlık yapacak, ofisi çekip çevirecek birine ihtiyacımız var. Üstelik neredeyse hiç bir vasıfa ihtiyaç yok, tabi akıl ve çalışma isteği haricinde. Sektere olacak arkadaşın, işimiz gereği yazın bir ay tatili, şubat tatilinde bir hafta tatili var, Haziran ve Ağustos’ta da oldukça az çalışıyoruz ve bu kadar tatile rağmen maaşını tıkır tıkır alıyor. Yoğun olan günler Cumartesi Pazar (izin günü Pazartesi), diğer haftaiçi günlerde de bazen 2, bazen 3 gibi ofisi açıp akşam sekizde de çıkması gerekiyor. Ofiste kıyafet zorunluğu yok (çalışıyorum diye gardrop düzme derdi yok), o anda işi yoksa kitap okumak, internete girmek serbest, mutfak elinin altında sıcak soğuk içecekler, tostlar ne isterse alıp yiyebilir. Ofiste ücra bir semtte değil Etiler’de. Müşterilerimiz öğrenci olduğu için ortam neşeli ve sıcak, ofis dekorasyonu bile neşeli. Lise mezunu (hatta akıllı ise ortaokul mezunu bile olur), aile geçindirmeyen ama paraya ihtiyacı olan, bir genç kız ya da açıköğretim öğrencisi gibi biri için süper bir iş olduğunu düşünüyorum. Eğitimine göre de 750 ile 900 arası da bir maaş teklif ediyorum, ssk da tıkır tıkır ödeniyor. Yani daha ne olsun diye düşünüyorum. (Master’lı kardeşim bir bankanın muhasebe departmanında 2 yıldır çalışıyor ve onun maaşı bile 1200, üstelik ücretsiz fazla mesaileri de cabası)
Gel gör ki bu ofiste çalışacak birini bulamıyoruz. Bir yıl idare ettiğimiz ortaokul mezunu ve sünger, kolonya yazmayı bile beceremeyen (sünğer, kolon yağı yazıyor), insanların isimlerini bile yanlış yazan hatta ayıptır söylemesi ama ter kokan eski sekreterimizi daha iyisini buluruz diye işten çıkartmış ama 4-5 kişi deneyip “Allahım ne kadar dengesiz insan var” diyerek sonunda geri çağırmıştık. Akıllı değil ama dürüst diyerek geri çağırdığımız bizim eski sekreterin, geri gelince (bu arada evlenmiş) dürüstlüğünü de kaybetmiş, daha da tembelleşmiş olduğunu görünce yine sabrettik bir süre ama artık sabır taşı çatladı. Birkaç örnek vereyim siz de anlayın:
-Ofiste boş bir poşet söylenmezse 3 hafta aynı yerde durabiliyor, kaldırılmıyor
-Telefonla arayan kişiler bile doğru düzgün not alınmıyor
-En yoğun gün olduğumuz günlerde sabah bir kalkıyoruz bir mesaj: hastayım işe gelemeyeceğim. Üstelik neredeyse 2 haftada bir oluyor.
-Işığı yanan bir odanın lambası kapanmıyor, dış kapının bile açık unutulduğu oluyor vs.
-En kötüsü ise sürekli yalan söylüyor: temizlikçinin gelmediği bir gün gelip erken gitti parasını ben verdim diye temizlik parasını cebe indirmesi, yapması söylenen işleri yaptım ama olmadı diye sallaması gibi. Üstelik bunlar ortaya çıkınca bile pişkinliği bozmayıp yalanı uzatması da cabası.
Daha milyon tane aklınıza sığmayacak olayı var, yaz yaz bitmez. Bir de üstüne hamileyiim demez mi (ki işe girerken en az 3 yıl çocuk yapmam diyordu). Hadi bizim işi bırak, kendi açısından bile kocası 600 ytl maaş alan, daha evleneli bir yıl olmayan ve yaşı da 21 olan biri için, 400 ytl de kira verirken çocuk yapmak ne kadar mantıklı bilemiyorum.
Biz de haliyle yeniden sekreter aramaya koyulduk tabi. Önce etrafta ne kadar dükkan varsa hepsine girip işe ihtiyacı olan tanıdıkları olabilir diye telefonumu bıraktım, kapıcıya falan da söyledim. Sadece bir kişi aradı ve görüşmeye geldi. Biz aslında beğendik ama evi uzakmış düşüneyim sizi ararım dedi, bir daha aramadı. Baktım bu böyle olmayacak, Hürriyet’in İK ekine Pazar günü, kutu içinde, küçük sayılmayacak bir ilan verdim ve memlekette işsizlik, kriz var denirken kaç kişi aradı tahmin edin. Sadece 15! Üstelik ilanda bağlayıcı tek koşul olarak sadece 18-30 yaş arası ve lise mezunu birini aradığımızı yazmıştık. 35 yaş üstü olanları eleyip 8 kişiye randevu verdim ve kaçı görüşmeye geldi? Sadece 2! Gelenlerden bir tanesi de görüşmeye yarım saat geç kaldı (bir de otobüs geç geldi ama başka zaman geç kalmam dedi, gel de inan!).
Şimdi düşünüyorum ya insanlar iş aramayı bilmiyor, ya iş aramadan işsizim diye ağlıyor ya da memlekette işsizlik sorunu yok (en azından vasıfsız bayanlar açısından). Üstelik bizimki tek örnek değil. Evine çocuk bakıcısı, temizlikçi arayıp bulmayan arkadaşlarımdan da biliyorum. Geçenlerde Pakize Suda da yazdı: “Türkler çalışmak istemiyor, yabancılara rağbet ondan” diye. Haklı valla. Yani sekreterlik için Türkçe konuşması mecbur olmasa bir de yatacak yer problemi olmasa sekreteri bile yurtdışından ithal edeceğim (tıpkı bizim çocuk bakıcısını yaptığımız gibi).
Anneannemin “fakir fakir olmaz akıllı olsa” diye bir lafı var. Şimdi anlıyorum. Benim eşim de yokluk içinde büyümüş, sıkıntıyla okumuş biri ama bugün Boğaziçi Üniversitesi mezunu kendi işi olan bir adam ise gençlik yıllarında az paraya sebat edip, kendini göstermek için deli gibi çalışmasının büyük payı var. Hala da ya birgün işim olmazsa korkusu taşıyor. Ben refah içinde büyümeme rağmen, üniversite yıllarında tek başıma yaşarken babamdan fazla harçlık istememek, istediğim bazı şeyleri kendi paramla almak için anketörlük, telefonla pazarlama, promosyon dağıtımı bile yapmışlığım var (ki babam hala bunları bilmez). Yine mezun olunca iş bulana kadar sabhlara kadar üç kuruşa çeviri yapardım. Mezun olunca girdiğim eğitim danışmanlık firmasında, Boğaziçi mezunuyum triplerine girmeden fotokopi çekmek, asistanlık yapmak hatta müşterilere çay kahve yapmaya kadar her türlü ayak işini yapmışlığım var. Hatta son işimde ihracat uzmanı olarak çalışırken, siparişin çıkışı yetişsin diye depoda ambalaja yardım eder, minicik cüssemle (o zamanlar 52 kiloydum) koli taşımışlığım bile var. İşine saygısı olmayan, işini iyi yapmayan, çalışmak istemeyene ne burda ne de işsizliğin olmadığı ülkelerde iş yok.
İşte bu yüzden artık işsizim diyene acımıyorum, siz de acımayın emin olun iş var ama çalışan yok!

1 yorum:

Kadir dedi ki...

http://entelektuel.com/yeniden-dagitimci-devlet-ve-cobanlik/

Esasında söylediklerinizde gayet haklısınız fakat sizin ilanınıza 15 kişi başvurması garip olmuş. Zira iş aryana muhasebeci bir arkadaşım iş görüşmesinde işveren kişi ile öyle samimi olmuşlarki yenibirden başvuran kişilere bakmışlar.Bir ilan için 253 kişi başvurmuş.

Not: Firma arkadaşımı işe almamış ama yine de müdür ile samimi bir ortam olmuş.

entelektuel.com