3 Aralık 2008 Çarşamba

Ballandırmak

Güzel bir başlık gibi gelebilir size bu. Ama aslında bana güzel gelmeyen birşeyden bahsedeceğim. Hayatını ballandırarak anlatanlara gıcığım var, yani kıskanıyorum diyeceğim ama inanmıyorum ki kıskanayım. Başta bazı köşe yazarları, sonra bazı blog yazarları, televizyonda program sunan tipler, hatta günlük hayatta karşı komşunuz bile oluyor bu. Halinden memnun olmak kötü bir şey mi diyeceksiniz. Tabi değil ama bana yapay geliyor. Yani kişinin kendine bir tipleme çizmesi ve anlattıklarını hep o çerçeveye sığdırmaya çalışması gerçekçi değil sanki. Söz gelimi Ayşe Arman, bir anlatıyor sevgilisi ile aşkını sanki Angelina Jolie, Brad Pitt ile evlenmiş (ki onların ki bile mükemmel değil). Sonuçta kel kafalı bir adam, sen seviyor olabilirsin ama bizim gözümüze sokmana ne gerek var J Üstelik aynı adamı, iyi bir şirkette üst düzey yönetici olmasa, ona Dubai’de bu hayatı sunmasa ve de hepsinden önemlisi onu sosyeteye sokup hem statüsüne hem de röportaj dosyasına katkıda bulunmuş olmasa sever mi ya da bu kadar ballandırır mı bilmem.
Sonra annelik sitesi sahibi biri var ayrıca garipsiyorum. Annelik üzerinden kendine ekmek kapısı açmış, iyi güzel ama sanırsın bir o anne. Yazılarında da bir dili var, şöyle yapmalıyız, böyle etmeliyiz diye, insan sanıyor ki ben dünyanın en kötü annesiyim böyle olamıyorum ya da bu kadın mükemmel anne.
Yine televizyonda bir el becerisi programı var, ki ilk başlarda ben de seyrediyor ve biraz zevk alıyordum ama gittikçe dozu kaçtı, “hiçbirşeyi atmayalım, herşeyden bir şey üretelim” teranesi mutlu ev kadını ballandırmasının dozunu kaçırdı, millet gösterilenleri yapmak için ekstra masraf eder oldu.
Yine bir komşum, havuzlu, fitness center’lı bir sitede bahçe dubleksi alıp taşınan bir başka komşumuzun evine binbir türlü kusur bulurken, daha mütevazi bir sitede yatırımlık aldığı 2+1 daireyi bir ballandırıyor ki sormayın, insan diyor ki “bahçe dubleksi de neymiş ne salaklık!”
Bir başka tanıdığım ise gittiği doktordan, aldığı makarna markasına kadar herşeyinin azimli bir savunucusu. Kendinizi kaptırısanız bir üst sınıf arabanızı satıp onun bir alt sınıf arabasının aynını almak isteyebilirsiniz, çünkü o kadar şahane ki!
Hele bir arkadaşım aşırı kiloları yüzünden gittiği diyetisyeni ile arasındaki diyaloğu anlattı, artık koptum. Diyetisyen demiş ki “... hanım siz aslında çok güzel bir bayansınız ve bunun bilincindesiniz, bu yüzden zayıflamaya azmetmemişsiniz”. Bunu söylerken de güzelliğinden emin bir yüz ifadesi yapıyor. Üstünden 4 ay geçti hala gülüyorum, hatta şu an yazarken bile J
Nedir bu ya anlamıyorum! Galiba bizim ailede bir bozukluk var. Annem biz büyürken o kadar çok “aman söylemeyin, nazar değer” dedi ki, hiçbir şeyimizi övemez, ballandıramaz olduk. Bugüne kadar kimseye ben de şöyleyim, benim de şuyum şahanedir, aman da benim aldıklarım, bak bunu ne şahane yaptım demedim. Yeni aldıklarımı ısrar edilmediği sürece göstermekten, varımı bilmeyenlere söylemekten korktum. Sahip olduklarına şükretmek, onlarla mutlu olmak güzel ve doğru ama bunları ballandırmak, ortaya sermek yanlış geliyor bana. Hele herşeyi mükemmel yapdığını söylemek, kendindekini en mükemmeli bende diye lanse etmek, kendi fikrini başkalarına en doğru diye dayatmak, kusursuz insan portreleri çizmek daha da tuaf. Ya da ben tuafım belki de çünkü bırakın kendimi ballandırmayı birisi iltifat etse utanıyor hemen söylediği “başarıma, iyi yönüme veya her ne ise ona” nazar boncuğu olsun diye kendimi yerecek, o söylenen iyi şeyi azımsatacak birşey ekliyorum. Çünkü kabul etmek hatta “evet öyle” diye sazı elime alıp kendimi abartmak bana uymuyor. Çünkü kıskanılmak istemiyorum, nazar değer diye korkuyorum. Hep bu annelere sebep, anne nasılsa kızı da öyle oluyor galiba. Benim annem eşi ile kavga eden arkadaşa “aman benimki de öyle” der, kendi kocasının asla yapmayacağı birşey olsa da. Asla evimizde kavga olmamış olmasına rağmen, başkalarına her evde kavga olur der. Çok şıksınız diyene siz de öylesiniz diye mukabil eder. Yeni elbisesini onu alamayacak olanların yanına giymez, olmayanın yanında takısını takmaz, hatta bazen kendinden fazlası olanın yanında bile takmaz. Ondan böyle kendimi ballandırma özürlü oldum herhalde diyeceğim. Ama bak yazarken farkettim ben de ballandıracak birşey buldum: annemi ballandırdım biraz. Hemen düzelteyim tevazu abidesi gibi görünmesin kendinin pek çok gıcık olduğum huyu vardır.
Siz bana bakmayın, eğer gerçekten kendinizi inandırıyorsanız ballandırabildiğiniz kadar ballandırın!

1 yorum:

Kadir dedi ki...

Misal benim de hala oğlum ve hala kızlarım var memlekette yaşıyorlar.Bu akrabalarımda bir olayı o kadar çok abartırlar ki, oo. Misal yazın köye gideriz. Bir miktarda arazimiz var. Esasında orada şunu yapsanız bunu yapsanız, bize anında o akşam İstanbul'da 3 senede kazanacağımız parayı bir gecede cebimize koyuverirler.

Ha bunu içten oldukları için yapıyorlar orası ayrı. Bu ballandırma mevzusu açıkçası her insanda olamıyor. Yani açıkçası ben de bir çok insan gibi bir apartman dairesinde yaşıyorum, kemer country'den birisi gelip gel değiş tokuş yapalım dese anında değişirim :=) Araba ile X5'i takas yapalım deseler gözümü bile kırpmam.

Bir de insanın başına gelmeyen bir şeyi anlatması çok yavan geliyor.