28 Eylül 2008 Pazar

Bayram yaklaşırken

İki üç gündür müthiş koşuşturma içinde sürekli bir yerlere para ödemeye gidiyorum. Bayram tatili nedeniyle tüm hafta kapalı olması muhtemel bankalardaki işlerimi hallettim. Maaşlar, ay sonu ödemeleri, vergiler falan derken elde avuçta ne varsa harcadım. Ama hala kızıma bir ayakkabı almaya, babaannemize bayram hediyesi almaya gidemedim. Kısmetse onları da arife günü halledeceğim. Tabi benim gibi herkes son dakika alışverişlerini ve ödemelerini yaptığı için banka kuyruklarından ve trafik kalabalıklığından bahsetmeye gerek yok sanırım. Sürekli yağan yağmur, kızımın evde kalıp can sıkıntısı ile huysuzlaşması da üstüne tuz biber oluyor. Gene de yağmurun serpiştirmediği yarım saatlik aralarda parka götürüp palto ve bere korumasında kızımı salladım. Açık hava her türlü koşulda iyi geliyor vesselam. Sevgili eşim bayram tatili boyunca çalışıyor ne yazık ki. Ne kadar çalışırsa o kadar kazandığı bir işi olduğu için, yaptığım onca ödemeden sonra aslında ne yazık ki yerine iyi ki demeliyim belki de. Ama bayramın tadını çıkaramayacağımız için gene de içim buruluyor. Eşim eşlik edemese de kızım bayram olduğunu anlasın diye onu süsleyip sevgili bakıcımızı da alıp erken saatte kayınvalideme tünemeyi düşünüyorum. Kızımın halası ve kuzeni de oraya geleceğinden en azından ailece bayramlaşma, güzel bir sofrada kalabalık şekilde kahvaltı etme ve sonra babaannenin evini kurcalama zevkinden onu mahrum etmeyeceğim. Kalan günlerde ise uzun zamandır görmediğim bir arkadaşımla buluşup kahve içmeyi ve yeni doğum yapan bir arkadaşıma da bebek görme ziyareti yapmayı planladım. Zaten sonra da bayram havası son bulur diye düşünüyorum. Eşim de eve saat 21:00 dan önce gelirse belki aylardır yapamadığımız şekilde başbaşa dışarı çıkarız diye de hayal kurdum (gerçi pek boş bir hayal).
Bu arada sadece balkonda sigara içmemiz ve de artık havaların iyice soğuması vesilesi ile balkonumuza bir ısıtıcı aldım. İlk aldığım pek alakasız bir "don çözme cihazı" imiş, onu iade edip mahallede bir dükkandan Fakir marka ucuz ama pek kullanışlı ve oldukça iyi ısıtan bir cihaz aldım. Şimdi panjurlu balkondaki buz gibi havayı ılıklaştırarak rahatça kendimi zehirleyebiliyorum. Bu arada satıcı gencin beni yanlış yönlendirmesi nedeniyle ilk aldığım saçma aleti Bauhaus'a iade etmeye gittiğimde beni bayağı irrite eden bir olaya şahit oldum. Bahaus'un kapı önünde alışveriş arabası almaya çalışırken feci şekilde kavga eden bir ana oğuldu bu. Oğlan taş çatlasın 12-13 yaşlarında annesi de 35-36. Sanırım çocuk kalabalık sebebiyle uzuyan alışveriş faslından sıkılmış annesine mızlanıyordu. Annesinin de bardağı taşmış olacak ki çocuğa "gerizekalı senin yüzünden alacaklarımı alamayacak mıyım, bıktım senden, koca adam oldun biraz anlayışlı ol" diye başlayan çocuğun kısık sesle mızlanarak cevap vermesi üzerine üst üste "gerizekalı" diye devam eden ve bir türlü geçmeyen hırsı beni korkuttu ve irrite etti. Annelerini çıldırtan çocuklara çok şahit olduğum için büyük söylememeye ve yargılamamaya çalışsam da en nihayetinde gene de yanlış buldum. İnsanların ortasında gerizekalı diye bağırılan bir çocuğun da ilerleyen zamanlarda annesi ile iletişiminde çok da saygı tesis edilemeyeceğini ve çocuğunda benzer davranışlar sergileyeceğini düşündüm. Anne olmak çok güzel ama kabul ediyorum yorucu ve yıpratıcı. Gene de anneyim diyorsak bazı şeylere katlanmak, çocukların zor dönemlerini atlatmak için daha sabırlı ve donanımlı olmak gerek, özellikle iletişim kurarken! Bunları düşünürken dua ettim Allahım sen beni bu kadın kadar gözümün dönmesinden koru, böyle bir anneye dönüşmekten koru diye.
Neyse bugün de günlüğüme birşeyler yazabilmenin keyfi içindeyim. Her ne kadar eşimin internette facebook'a, msn'e takılan blog yazan insanlara çok boş vakitleri var, işsiz güçsüz bunlar galiba diye takılmasına rağmen gizli gizli bloğumu yazmaya, facebook sayfama bakmaya devam ediyorum. Zaten yakında devam ettiğim doktora programında dersler sıkıştırmaya, sınavlar yaklaşmaya başlayacak o zamana kadar kızımın uyuduğu saatlerde kendime ayırdığım bir lüks laptopuma sarılmak. Hele de bakıcının izinli olduğu bir pazar gününde yemeklerimi yapmış, tüm işlerimi halletmiş olmam sayesinde bunu yapabilmek daha da keyif verici.

1 yorum:

Kadir dedi ki...

Bu yazıyla doktora yapmış olduğunuzu ögreniyorum. Yüksek lisans bile çalışan birisi için zorlu hale gelirken Doktorayı tahayyül dahi edemiyorum.

Ayrıca eşinize blog yazanların işsiz güçsüz insanlar olmadığını ben de hatırlatmak isterim.

Ha eşinizin çok çalışıyor oluşunu anlıyorum ama normal çalışan kişileri de sabah 9 - akşam 6, garipsemesi doğru değil